26 Aralık 2012 Çarşamba
bi varmışız bi yokmuşuz
Uzun zamandır benim ve diğer yazar arkadaşımın buraya uğramadığını farkettim.Biraz boşverdik doğrudur.Son zamanlarda tumblr falan rövaşta olunca ordan karalamaya başladım ben.Ama buranın yeri bende ayrı kardeşimle ortak yayın yapalım dediğimiz bi blogdu ve öyle kalacak kapanmayacak ne sıklıkla yazı atarız bilmem ama burası tarla olmicak :D hadi şimdi adios amigoss..selly
23 Eylül 2012 Pazar
Eğitimli Escort Kız
Bu sabah hürriyet pazar gazetesinde okuduğum bi röportajı aktarmak istedim.
Gazetenin ilk sayfasında dijikız diye bi manşet vardı ve bende merak ettim sayfayı açıp okumaya başladım.
Okudukça rahatsızlık duydum ama okumaya devam ettim ilgimi çekti çünkü 25 yaşında çok genç bi bayan,üniversite okuyor,Boris Vian,Bukowski gibi isimleri okuyor,kültürlü bi kişilik,varlıklı bi ailenin kızı,ingilizcesi çok iyi ve aynı zamanda ekşisözlük yazarı.İşin tuhafı bu kız sigara,alkol,uyuşturucu falanda almıyor.Ha nasıl bu kadar düzgün,eğitimli görünen bi kız fahişeliği seçiyor sözüm ona moderncesiyle escortluğu yani? Bu yüzdendir merakım bu yüzdendir röportajı okumaya devam edişim..
Şimdi biraz Erdal KAPLANSEREN'in yaptığı röportajdan bölümler aktaralım:
Okuduğunuz üzere kız zorunluluktan bu işe başlamış ama şuan kaygısız sürdürüyor.Ve olayın sadece seksten ibaret olmadığını, paylaşılabilir şeylerin olabileceğini vurgulamış.Ve sırf bu yüzden müşterilerini titizlikle seçip randevuyu e-posta yoluyla bildirmiş.Bu yüzden dijikız diye geçiyor manşette.Kızın birde bloğu varmış girip bakmadım.Kendini iyi ifade ediyormuş sosyal medyayı kullanarak, daha doğrusu iyi pazarlıyormuş mu demeliydim!Neyse yani sonuç olarak bu entel görünen üniversiteli escort şahıs bunun bilincinde.E hal böle olunca tartışacak bişe kalmıo alan memnun satan memnun hesabı.Tabikide yargılamak bana düşmez,kızın kendi içinde neler yaşadığını,ne gibi sorunlarla boğuştuğunu neden böle bi yola sürüklendiği tam olarak bilemem ama ne yalan sölim:üzüldüm..
Şölede bi gerçek var hadi bunu kabul edelim artık.Bişeyleri saygı duydurtmaya çalışıyoruz bütün bu modernleşme çabaları falan ayarı tutturamıyo bazı insanlar.Ne yapacağını şaşırdı sözü vardır ya hah tamda bu.Yada sudan çıkmış balıklar psikolojisi.Yahu bi durun ne yaptığınızın farkına varın ha diosunuz yukardaki örnekteki gibi ben bunu isteyerek yapıyorum falan kimse karışamaz bana.Geçin bu farklı olma çabalarını, özgür kız edalarını.Peki kendine olan saygın?Bunu gece yastığa başını koyduğunda düşünüyo musun?Size bişe diyim mi özgürlük dediğiniz buysa şayet sıçim özgürlüğünüzee..!
selly
Gazetenin ilk sayfasında dijikız diye bi manşet vardı ve bende merak ettim sayfayı açıp okumaya başladım.
Okudukça rahatsızlık duydum ama okumaya devam ettim ilgimi çekti çünkü 25 yaşında çok genç bi bayan,üniversite okuyor,Boris Vian,Bukowski gibi isimleri okuyor,kültürlü bi kişilik,varlıklı bi ailenin kızı,ingilizcesi çok iyi ve aynı zamanda ekşisözlük yazarı.İşin tuhafı bu kız sigara,alkol,uyuşturucu falanda almıyor.Ha nasıl bu kadar düzgün,eğitimli görünen bi kız fahişeliği seçiyor sözüm ona moderncesiyle escortluğu yani? Bu yüzdendir merakım bu yüzdendir röportajı okumaya devam edişim..
Şimdi biraz Erdal KAPLANSEREN'in yaptığı röportajdan bölümler aktaralım:
- Yaptığınız işi nasıl tarif edersiniz?- İşim tam anlamıyla eskortluk. Fakat bu iş sadece seksle ilgili değil. İnsanlara görmek istedikleri şeyi gösteriyorum.
- Nasıl başladı bu hikâye?- Aslında tesadüfle mecburiyet arası bir sebepten... 2009 başında, üniversite için İzmir’den İstanbul’a gelmiştim. Sınıf arkadaşlarımdan biri kredi kartımla benden habersiz yüksek miktarda harcama yaptı. Kart annemindi. Ne yapıp edip o borcu kapatmalıydım. Meşhur ilan sitelerinden birine kendi bilgilerimle bir ilan verdim. İsim olarak da Gözde’yi seçtim. Gelen çok sayıda mesajdan birine güvendim. Tanınmış bir ajansta çalışan bir reklamcı olduğunu yazmıştı.
- İlk buluşmada neler hissettiniz?- Deli gibi korktum! Düşünsenize karşına hiç tanımadığın biri çıkacak. Buluşunca büyük bir otele gittik. Ellerim titriyordu heyecan ve korkudan. Hiçbir sorun çıkmadı, hatta adam anlaştığımızdan fazla para verdi. Kart borcu için gerekli parayı bir haftada çıkardım. Ama o dönem çok depresif geçti. Başıma kesin bir şey gelecek diye korkuyordum. Fakat bir süre sonra bu yakalanma korkusundan tamamen sıyrıldım.
- Nasıl başladı bu hikâye?- Aslında tesadüfle mecburiyet arası bir sebepten... 2009 başında, üniversite için İzmir’den İstanbul’a gelmiştim. Sınıf arkadaşlarımdan biri kredi kartımla benden habersiz yüksek miktarda harcama yaptı. Kart annemindi. Ne yapıp edip o borcu kapatmalıydım. Meşhur ilan sitelerinden birine kendi bilgilerimle bir ilan verdim. İsim olarak da Gözde’yi seçtim. Gelen çok sayıda mesajdan birine güvendim. Tanınmış bir ajansta çalışan bir reklamcı olduğunu yazmıştı.
- İlk buluşmada neler hissettiniz?- Deli gibi korktum! Düşünsenize karşına hiç tanımadığın biri çıkacak. Buluşunca büyük bir otele gittik. Ellerim titriyordu heyecan ve korkudan. Hiçbir sorun çıkmadı, hatta adam anlaştığımızdan fazla para verdi. Kart borcu için gerekli parayı bir haftada çıkardım. Ama o dönem çok depresif geçti. Başıma kesin bir şey gelecek diye korkuyordum. Fakat bir süre sonra bu yakalanma korkusundan tamamen sıyrıldım.
BENİMLE GÖRÜŞTÜĞÜ BİLİNSE HABER OLACAK MÜŞTERİLER VAR
- Bu işten kimseye bahsettiniz mi?- Hayır, kimseye anlatmadım. Üç yıllık bir sevgilim vardı. İzmir’in önde gelen ailelerinden birinin oğluydu. Evlenmek istiyordu ve ondan ayrılmama hiç anlam veremedi.
- Mecburiyetten başladınız ama sonra da devam ettiniz...- Çünkü kendime en fazla zaman ayıracağım iş bu. Mesela bu yaz iki buçuk ay tatil yaptım. Buna benzer bir iş söyler misin? Bu sayede başladığım kitabı bitirebiliyorum, sevdiğim şeylere dilediğim kadar vakit ayırabiliyorum.
- Sadece internetten iletişim kurduğunuz kişilere nasıl güvenebiliyorsunuz?- Çok seçiciyim: Günde birden fazla görüşme yapmıyorum. Başka şehirlere hatta yurtdışına da gidiyorum. Aslında o ilk karşılaşma büyük bir heyecan. Bu yüzden öncesinde asla fotoğraf istemiyorum. İlk görüşmede zevk almadıysam asla bir daha o kişiyle görüşmüyorum. Bence seks çok eğlenceli. Ama zevk almadıktan sonra yapmak bir işkence.
- 28 yaş sınırınız var bir de...- İşim gereği, onla samimi olmasam dahi yakın davranıp iyi hissetmesini sağlıyorum. Fakat bunu yanlış anlayıp yarattığım o karaktere âşık olanlar, beni rahatsız edenler çıktı. Bu yüzden belli bir olgunluktaki erkeklerle görüşüyorum.
- Tanınmış müşterileriniz var mı?- Benimle görüştüğü bilinse gazetelere boy boy haber olacak insanlar var. Siyasiler, işadamları, sporcular... Mesela 70 yaşından büyük işadamı bir müşterim var. En son Avrupa’ya tatile gittik ve 10 gün kaldık. Akşam 22.00’de uyuyoruz. Aramızda hiçbir şey geçmiyor ama hep birlikteyiz.
- Bu işi bırakmak için bir süreniz var mı?- Dört yıl daha… Bir ev aldım ve kredi borcunu ödüyorum. İleride bir kafe açıp kahve ve kurabiye satmak istiyorum.
- Gelecekte normal bir hayat kurmak zor olmayacak mı?- Düzenli bir ilişki istemiyorum ki! İnsanlardan istediklerimi alıyorum zaten. Onların dertlerini, kahırlarını çekmek çok yorucu ve bunun için sürekli mücadele etmek istemiyorum.
- Mecburiyetten başladınız ama sonra da devam ettiniz...- Çünkü kendime en fazla zaman ayıracağım iş bu. Mesela bu yaz iki buçuk ay tatil yaptım. Buna benzer bir iş söyler misin? Bu sayede başladığım kitabı bitirebiliyorum, sevdiğim şeylere dilediğim kadar vakit ayırabiliyorum.
- Sadece internetten iletişim kurduğunuz kişilere nasıl güvenebiliyorsunuz?- Çok seçiciyim: Günde birden fazla görüşme yapmıyorum. Başka şehirlere hatta yurtdışına da gidiyorum. Aslında o ilk karşılaşma büyük bir heyecan. Bu yüzden öncesinde asla fotoğraf istemiyorum. İlk görüşmede zevk almadıysam asla bir daha o kişiyle görüşmüyorum. Bence seks çok eğlenceli. Ama zevk almadıktan sonra yapmak bir işkence.
- 28 yaş sınırınız var bir de...- İşim gereği, onla samimi olmasam dahi yakın davranıp iyi hissetmesini sağlıyorum. Fakat bunu yanlış anlayıp yarattığım o karaktere âşık olanlar, beni rahatsız edenler çıktı. Bu yüzden belli bir olgunluktaki erkeklerle görüşüyorum.
- Tanınmış müşterileriniz var mı?- Benimle görüştüğü bilinse gazetelere boy boy haber olacak insanlar var. Siyasiler, işadamları, sporcular... Mesela 70 yaşından büyük işadamı bir müşterim var. En son Avrupa’ya tatile gittik ve 10 gün kaldık. Akşam 22.00’de uyuyoruz. Aramızda hiçbir şey geçmiyor ama hep birlikteyiz.
- Bu işi bırakmak için bir süreniz var mı?- Dört yıl daha… Bir ev aldım ve kredi borcunu ödüyorum. İleride bir kafe açıp kahve ve kurabiye satmak istiyorum.
- Gelecekte normal bir hayat kurmak zor olmayacak mı?- Düzenli bir ilişki istemiyorum ki! İnsanlardan istediklerimi alıyorum zaten. Onların dertlerini, kahırlarını çekmek çok yorucu ve bunun için sürekli mücadele etmek istemiyorum.
VİCDAN AZABINDAN AĞLADI, 5 DAKİKA SONRA GRUP İSTEDİ
Bir müşteriyle beş yıldızlı bir otelde randevulaştık. Verdiği odaya gittim. Kapıyı karnına kadar sakallı, şeyh görünümlü bir adam açtı. Yaşadığım şoku görünce “Bir sorun mu var?” diye sordu. O ilk şoktan sonra adamı tanımaya karar verdim. Daha önce başka eskort kızlarla da görüşmüş. Hatta bir kere iki kızla aynı anda birlikte olmuş. Vicdan azabından ağladı ama beş dakika sonra “Kız arkadaşın var mı, grup yapalım?” diye sordu.
BLOG’UMA GÜNDE 1500 ZİYARETÇİ GELİYOR
- İnterneti ve sosyal medyayı neden bu denli yoğun kullanıyorsunuz?
- İnterneti ve sosyal medyayı neden bu denli yoğun kullanıyorsunuz?
- Blog’umda ve sosyal medyada kendimi ifade ederek çok sayıda kişiye ulaşma imkânı bulabiliyorum. Blog’umun günde 1500’den fazla ziyaretçisi var. Orada sadece yazılarım var. Ama iş amaçlı kullanmıyorum sosyal medyayı.
EŞİ İÇİN TIRAŞ OLMAYAN ERKEKLER BENİM İÇİN SÜSLENİYOR
Sanılanın aksine, tanıdığım erkeklerin çoğu günlük hayatta ilişki kurma, örneğin bir bara gidip orada bir kadınla tanışarak birlikte olma konusunda gayet rahat. Önemli bir kısmı ya evli ya da sevgili sahibi. Sanırım bundan farklı bir heyecan duyuyorlar. Hatta sevgilisi için tıraş olmayan, hazırlanmayan erkekler bana gelirken tıraş oluyor, parfüm sürüyor, özenle giyiniyor.
Okuduğunuz üzere kız zorunluluktan bu işe başlamış ama şuan kaygısız sürdürüyor.Ve olayın sadece seksten ibaret olmadığını, paylaşılabilir şeylerin olabileceğini vurgulamış.Ve sırf bu yüzden müşterilerini titizlikle seçip randevuyu e-posta yoluyla bildirmiş.Bu yüzden dijikız diye geçiyor manşette.Kızın birde bloğu varmış girip bakmadım.Kendini iyi ifade ediyormuş sosyal medyayı kullanarak, daha doğrusu iyi pazarlıyormuş mu demeliydim!Neyse yani sonuç olarak bu entel görünen üniversiteli escort şahıs bunun bilincinde.E hal böle olunca tartışacak bişe kalmıo alan memnun satan memnun hesabı.Tabikide yargılamak bana düşmez,kızın kendi içinde neler yaşadığını,ne gibi sorunlarla boğuştuğunu neden böle bi yola sürüklendiği tam olarak bilemem ama ne yalan sölim:üzüldüm..
Şölede bi gerçek var hadi bunu kabul edelim artık.Bişeyleri saygı duydurtmaya çalışıyoruz bütün bu modernleşme çabaları falan ayarı tutturamıyo bazı insanlar.Ne yapacağını şaşırdı sözü vardır ya hah tamda bu.Yada sudan çıkmış balıklar psikolojisi.Yahu bi durun ne yaptığınızın farkına varın ha diosunuz yukardaki örnekteki gibi ben bunu isteyerek yapıyorum falan kimse karışamaz bana.Geçin bu farklı olma çabalarını, özgür kız edalarını.Peki kendine olan saygın?Bunu gece yastığa başını koyduğunda düşünüyo musun?Size bişe diyim mi özgürlük dediğiniz buysa şayet sıçim özgürlüğünüzee..!
selly
18 Eylül 2012 Salı
özetle biz..
Şöyle kaba taslak baktımda bloğa evet gerçekten çok karışık.Bundan rahatsızlık duydum mu ? > Hayır ! belki siz okurken duyuyorsunuzdur çünkü her telden çalıyoruz.Ama sonuç olarak biz buyuz böyleyiz bloğu kurarkende zaten temel amaç zevklerimizden,düşüncelerimizden kısacası bizden birşeyler aktarmaktı.Bunu belli bir düzene sokma gereği duymadık olduğu gibi aktardık.Yinede içerik olarak daha iyi bi hal alacağımızı söylemek istiyorum.Olabildiğince özgün olmaya ve bu yönde ilerlemeye çalışıyoruz..Pek bi okur sayımızın olmadığını biliyorum,bu bizden bişey eksiltmez tabiki ama okuyucu arttıkça tabiki gururlandırır.Takipçi arkadaşlara teşekkürlerimizi borç biliriz > sevgiyle kalın bizle kalın :)
selly & irolin
16 Eylül 2012 Pazar
pulp fiction'dan bi bölüm
Sıkı bir Quentin Tarantino hayranı olarak yine sevdiğim filmlerinden Pulp Fiction'da hoşuma giden bi repliği paylaşim dedim ;
-Domuz pastırması ister misin?
-Hayır, adamım, domuz yemiyorum.
-Yahudi misin?
-Yahudi değiLim; sadece domuza atLamıyorum.
-Neden olmasın?
-Domuzlar pis hayvanLar.Pis hayvanLarı yemem.
-Evet, ama pastırması çok güzeL.Jambonu damağa hitabeder.
-Lağım faresinin tadı da kabak tatLısı gibi olabilir ama hiç biLmeyeceğim çünkü o pis o... çocuğunu yemem.
-DomuzLar bokun içinde yatar, çiftLeşir.Mundar bir hayvan.
-Kendi dışkısını yiyen hiçbir hayvanı yemem.
-Ya köpekLer? KöpekLer de kendi dışkısını yer.
-KöpekLeri de yemem.
-Evet, ama köpekLeri de pis bir hayvan oLarak mı sayarsın?
-Köpeğe pis diyecek kadar iLeri gidemem.
-Ama onLar da kesinLikLe pis.
-Ama köpekLerin kişiLikLeri vardır.KişiLikLeri onLarı farkLı yapar.
-O zaman, bu mantıkLa kişiLikLi bir domuzda pis oLmaktan çıkardı. -Doğru mu?
-Burda çok etkiLeyici bi domuzdan bahsediyor oLmaLıyız.
-Demek istediğim, miss pigyden on kat daha etkiLeyici bir domuz oLmaLı :D
selly
-Domuz pastırması ister misin?
-Hayır, adamım, domuz yemiyorum.
-Yahudi misin?
-Yahudi değiLim; sadece domuza atLamıyorum.
-Neden olmasın?
-Domuzlar pis hayvanLar.Pis hayvanLarı yemem.
-Evet, ama pastırması çok güzeL.Jambonu damağa hitabeder.
-Lağım faresinin tadı da kabak tatLısı gibi olabilir ama hiç biLmeyeceğim çünkü o pis o... çocuğunu yemem.
-DomuzLar bokun içinde yatar, çiftLeşir.Mundar bir hayvan.
-Kendi dışkısını yiyen hiçbir hayvanı yemem.
-Ya köpekLer? KöpekLer de kendi dışkısını yer.
-KöpekLeri de yemem.
-Evet, ama köpekLeri de pis bir hayvan oLarak mı sayarsın?
-Köpeğe pis diyecek kadar iLeri gidemem.
-Ama onLar da kesinLikLe pis.
-Ama köpekLerin kişiLikLeri vardır.KişiLikLeri onLarı farkLı yapar.
-O zaman, bu mantıkLa kişiLikLi bir domuzda pis oLmaktan çıkardı. -Doğru mu?
-Burda çok etkiLeyici bi domuzdan bahsediyor oLmaLıyız.
-Demek istediğim, miss pigyden on kat daha etkiLeyici bir domuz oLmaLı :D
selly
3 Eylül 2012 Pazartesi
zifiri
karanlıkların içinde aydınlık var mıdır her zaman??,gecedeki en karanlık zaman tanyeri ağarmadan önceki karanlıktır,bu söz doğru mudur,benim kendimi karanlıkta hissettiğim zamanların fazlalığını düşünürsem,aydınlık ne zaman olacak??
Kendi kendini karanlığa sürükleyen insan mıdır,secret kitabının temelini oluşturan düşünce gerçek midir? eger gerçek ise benim evrene yolladığım enerjiler nereye gidiyor?temelde bir hata var ama nerede ben anlayamadım,belki de hayatı başkalarının gözünden anlamaya çalıştığım içindir,okuduğum kitaplarda yazılanlar gibi değil hayat ya da benim olmasını hayal ettiğim gibi.
Bir sürü dileğim vardı;bazıları gerçek oldu,bazıları olmadı.Gerçek olmayan dileklerime üzülüp,gerçek olanların mutluluğunu yaşayamamam benim kendi aptallığım belki de.Tüm dileklerime sahip olmak istemem beni açgözlü ya da doyumsuz mu yapar?
Peki arkadaşlar:onlardan ne haber,varlığı beni çok mutlu edenler var,peki onlar da mutlular mı benimle birlikteyken.Hayatımdan çıkartmak istediğim insanlardan neden kurtulamıyorum,belki de herşeyi bırakmalıyım,düşünmeyi de..
Hayat benim için şu an bu fotoğraf gibi karanlığın içinde durduğum bir yer var ve oradan aydınlığa bakıyorum yanımda selly var tabiki=)Aydınlık beni istediğim kadar mutlu edecek mi peki?benim gibi düşünen insan sayısı ne kadardır acaba? ancak en önemli sorum şu;bu yazıyı kaç kişi okuyup da nasıl bir durumda olduğum hakkında bir çıkarımda bulunmak özenini gösterir??
irolin
Kendi kendini karanlığa sürükleyen insan mıdır,secret kitabının temelini oluşturan düşünce gerçek midir? eger gerçek ise benim evrene yolladığım enerjiler nereye gidiyor?temelde bir hata var ama nerede ben anlayamadım,belki de hayatı başkalarının gözünden anlamaya çalıştığım içindir,okuduğum kitaplarda yazılanlar gibi değil hayat ya da benim olmasını hayal ettiğim gibi.
Bir sürü dileğim vardı;bazıları gerçek oldu,bazıları olmadı.Gerçek olmayan dileklerime üzülüp,gerçek olanların mutluluğunu yaşayamamam benim kendi aptallığım belki de.Tüm dileklerime sahip olmak istemem beni açgözlü ya da doyumsuz mu yapar?
Peki arkadaşlar:onlardan ne haber,varlığı beni çok mutlu edenler var,peki onlar da mutlular mı benimle birlikteyken.Hayatımdan çıkartmak istediğim insanlardan neden kurtulamıyorum,belki de herşeyi bırakmalıyım,düşünmeyi de..
Hayat benim için şu an bu fotoğraf gibi karanlığın içinde durduğum bir yer var ve oradan aydınlığa bakıyorum yanımda selly var tabiki=)Aydınlık beni istediğim kadar mutlu edecek mi peki?benim gibi düşünen insan sayısı ne kadardır acaba? ancak en önemli sorum şu;bu yazıyı kaç kişi okuyup da nasıl bir durumda olduğum hakkında bir çıkarımda bulunmak özenini gösterir??
irolin
30 Ağustos 2012 Perşembe
ölesine iştee..
Yazmak istedim bugün ne yazacağımı bilemeden.İçim bi garip şu aralar bi tuhafım.Nedenini bilmiyorum bilsem açıklayabilirmiyim onuda bilmiyorum.Ölesinee yazıyorum iştee..Böyle bazı anlar gerçekten tatsız olduğunu düşünüyorum herşeyin.E çoğu insana arada böle hisler girer diceksiniz öle değil bu yani sanki herşeyi tüketmişiz ve sonra da biz tükenmişiz gibi.Yada doymuşuz ve artık tadını alamıyo gibi.
Bilmiyorum şöyle bi baktığım zaman benim için anlamlı olan şeylerin azaldığını görüyorum.Buna üzülmelimiyim? Üzülmüyorum sorun da bu zaten.Nötr bi hal..
Sanki bazen ölesine yaşıyorum şuan ölesine yazdığım gibi.
Samimiyetsizliğin hat safhada olduğu bi dünyada gerçek manada yakın hissettiğim insanlar parmakla sayılabilir.Ki bazen onlardan bile şüphe duyuyorum.Ha sen çok mu mükemmelsin diyeceksin?Alakası yok !Benim takıldığım nokta insan ilişkileri kişilerin karakterleri değil.Evet kötü insanı bilirsiniz o kötüdür ama çirkin olan yüzüne gülüp içinden canın cehenneme çeken pislikler.Şuan tam bir amerikalı gibi konuştuğumu hissettim.Neyse yani bu tarz kişilikler gerçekten insanı hayattan soğutuyor e tamam uzak duralım dedik.Ama nereye kadar be abi yalnızlık bi yere kadar.Düzgün kişilikler yok mu vardır elbet çıkarsız içinden geldiği gibi yüzüme bakan her yüz için büyük alkış aferin.Sevimli gözüküp içinden lanet yağdıranlarada bi siktirin gidin artık tamam mı!Yeterince net mi ?!Yanlış anlamayın küfür etmeyen ve sevmeyen bi insanım ben.Ama bazen bu iki yüzlü pislikler yüzünden geriliyorum.
Ben buraya nasıl geldim onuda bilmiyorum.Ha tükenmekten bahsediyodum ya sadece ikiyüzlü maymunlar değil sorun tabikide!İnsanlarda umursamamazlık,kayıtsızlık var.Bu büyük bi sorun.Bizzat kendim de yaşıyorum.Bu hastalık gibi eskiden bir sorun karşısında üzülür içime dert ederdim çare arardım artık kestirip atıyorum ya uğraşmaktan yoruldum yada gerçekten işime gelmiyor.Evet işime gelmiyor hatta içimden gelmiyor diyim.
Zor zamanlar atlattım saçlarımdaki akları görenler neye üzüldün bukadar diyo.Evet zamanında çok taktım herşeyi kafama ve çabuk tükendim.Belkide bu yüzdendir artık kayıtsızlığım.
Tek avantajı artık hiçbirşey için beklemiyorum.Bu beni dahada cesur yaptı.Sadece keyif alabildiğim şeyleri yapıyorum.Sınırlarım yok içimden geliyo ve yapıyorum nasıl olduğu umrumda değil bukadar.. selly
Bilmiyorum şöyle bi baktığım zaman benim için anlamlı olan şeylerin azaldığını görüyorum.Buna üzülmelimiyim? Üzülmüyorum sorun da bu zaten.Nötr bi hal..
Sanki bazen ölesine yaşıyorum şuan ölesine yazdığım gibi.
Samimiyetsizliğin hat safhada olduğu bi dünyada gerçek manada yakın hissettiğim insanlar parmakla sayılabilir.Ki bazen onlardan bile şüphe duyuyorum.Ha sen çok mu mükemmelsin diyeceksin?Alakası yok !Benim takıldığım nokta insan ilişkileri kişilerin karakterleri değil.Evet kötü insanı bilirsiniz o kötüdür ama çirkin olan yüzüne gülüp içinden canın cehenneme çeken pislikler.Şuan tam bir amerikalı gibi konuştuğumu hissettim.Neyse yani bu tarz kişilikler gerçekten insanı hayattan soğutuyor e tamam uzak duralım dedik.Ama nereye kadar be abi yalnızlık bi yere kadar.Düzgün kişilikler yok mu vardır elbet çıkarsız içinden geldiği gibi yüzüme bakan her yüz için büyük alkış aferin.Sevimli gözüküp içinden lanet yağdıranlarada bi siktirin gidin artık tamam mı!Yeterince net mi ?!Yanlış anlamayın küfür etmeyen ve sevmeyen bi insanım ben.Ama bazen bu iki yüzlü pislikler yüzünden geriliyorum.
Ben buraya nasıl geldim onuda bilmiyorum.Ha tükenmekten bahsediyodum ya sadece ikiyüzlü maymunlar değil sorun tabikide!İnsanlarda umursamamazlık,kayıtsızlık var.Bu büyük bi sorun.Bizzat kendim de yaşıyorum.Bu hastalık gibi eskiden bir sorun karşısında üzülür içime dert ederdim çare arardım artık kestirip atıyorum ya uğraşmaktan yoruldum yada gerçekten işime gelmiyor.Evet işime gelmiyor hatta içimden gelmiyor diyim.
Zor zamanlar atlattım saçlarımdaki akları görenler neye üzüldün bukadar diyo.Evet zamanında çok taktım herşeyi kafama ve çabuk tükendim.Belkide bu yüzdendir artık kayıtsızlığım.
Tek avantajı artık hiçbirşey için beklemiyorum.Bu beni dahada cesur yaptı.Sadece keyif alabildiğim şeyleri yapıyorum.Sınırlarım yok içimden geliyo ve yapıyorum nasıl olduğu umrumda değil bukadar.. selly
23 Ağustos 2012 Perşembe
BLEACH
Ölümden sonra ruhlar soul society denen bir yere gitmektedir. Bazı ruhlar sorun yaşamadan bu mekana giderken bazıları da dünyada sıkışıp kalmaktadır. Shinigami denen deathgod (ölüm tanrısı) karakterler bu dünyada sıkışıp kalan ruhları soul society e yollamakla görevlidirler. Çünkü bu ruhlar dünyada sıkışıp kalırlarsa Hollow diye adlandırılan kötü ruhlar tarafından avlanmaktadırlar. Hollowlar soul societye gidemeyen ve içinde kötülük barındıran ruhlardır. Shinigamilerin bir diğer görevi de Hollowları yoketmek ve kurtarılıcak ruhları ve insanları korumaktır. Çünkü Hollowlar dünyada sıkışan ruhlara saldırdıkları gibi insanlarada saldırmaktadırlar.Annesi Hollow tarafından öldürülmüş olan Krosaki Ichigo , Rukia Kuchiki adında bir Shinigami le karşılaşır. Normalde insanlarShinigami ve Hollow denen ruhani dünya yaratıklarını göremezken Ichigo onları göreblmektedir. Rukia Hollow ile mücadelesinde yaralanınca Ichigo ya Hollow ile dövüşebilmesi için gücünün bir kısmını verir fakat Ichigo nun bedeni Rukia nın tüm gücünü emer. Bu sayede Ichigo Shinigami güçlerinin sahibi olur. Fakat soul society kanunlarına göre Rukia nın yaptığı haraket affedilemez bir hatadır ve Rukia nın idamına karar verilir. Ichigo ,kaderini değiştiren Rukia yı kurtarmak için harakete geçer....
***
Bleach benim favorilerimden..hatta enlerimden.Müthiş bi anime.Müzikleri olsun kurgusu olsun,karakterlere zaten diyecek bişe bulamıyorum hepsinin ayrı bir özelliği ayrı bir güzelliği var hepsini seviyorum.Ve tabi bukadar savaşın hır gürün içinde gelişen arkadaşlıkları,espirileri..aptallıkları bilee hoşş :D
Kesinlikle anime severlerin (ki severler bu yapıtı kaçırmaz) ama hadi bi nebze izlemeyen varsa diyorum sözüm onlara ki hemen utanıp başlasınlar.Ben eşşeklik ettim 120 küsür izleyip ara verdim neden böle yaptım bilmiyorum açıkçası.Herneyse bi kaç gün oluyo tekrar devam etmeye başladım ve bilindiği üzere 350 bölümü geçmiş bulunmakta şuan ve halada çekilmeye devam ediyor.Bukadar hit alan bi anime ve seven çok..başka sözede gerek yok
iyi seyirlerr ;)
selly
buda o çok sevdiğim giriş intro müzikleri:
Opening 1: http://www.youtube.com/watch?v=naDdyN2gboI
Opening 3: http://www.youtube.com/watch?v=G1dRLfymqkI&feature=fvwrel
Opening 4: http://www.youtube.com/watch?v=caJxV8Hvavg
Opening 5: http://www.youtube.com/watch?v=OEniOlXjdcE
Opening 6: http://www.youtube.com/watch?v=nxBkt50N260
12 Ağustos 2012 Pazar
jeneriklere taktım
Kısa ve öz konuşcam.Jeneriklere takmış durumdayım.İzlediğim şeylerin openingleri sürekli aklımda.Otobüsdeyken,yoldayken,uyurken,ne halt ediyosam işte hop diye aklıma geliveriyo. Deli misin lan? diyeceksiniz.Bi ara defalarca game of thrones introsunu izledim ya yok böle bişe.paylaşalım:2.video
*Sonra yine sevdiklerimden True Blood'ın jenerik çok güzel. Şarkı zaten çok hoş Jace Everett'den 'Bad Things' parçası ile giriyor. Yalnız dizinin giriş klibi çok ilginç.Saçma sapan alakasız şeyler,saçmalayan insanlar,sapkın tipler var. Biraz sinir bozucu yani yinede alıştık :D Durun onunda girişi atim ne demek istediğimi anlicaksınız ilk video.
*Animelerden Bleach'i bilirsiniz.Ha onun ilk sezonla üçüncü sezon girişi çok hoşuma giderdi. Türk dizilerinden Suskunlar hoşuma gidiyo bide şu aralar Bir Zamanlar Osmanlı Kıyam diye bir dizi var Trt1de yayınlanıyo onu izliyorum ve jeneriği çok hoşuma gidiyo onunda linki atim:
Bi ara hatırlatın da filmlerde geçen soundtracklardan da bahsedelimm ;) selly
26 Temmuz 2012 Perşembe
tavla
Senenin birliği olarak tavla bir tanedir.
tavlanın içindeki karşılıklı 6'şar hane 12 ayı temsil eder.
15 açık ve 15 koyu renkli pul, ayın 15 gece ve 15 gündüzünü simgeler.
karşılıklı 12'şer hane günün 24 saatidir.
1400 yıl önce İran şahı Nevşiyan'ın veziri Büzur Mehir tarafından 10 günde icat edilmiştir. Zaman kavaramından alınan ilhamla tasarlandığı söylenen bir oyundur.
Tavlada, 4500 civarında hamle ihtimali bulunduğundan oyunda ustalaşmak önemlidir. Ancak zar'ın şansı simgelemesinden dolayı şans faktörü de kendisini hissettirmektedir.
"Modern tavla" ile kast edilen tabir; zar tutmayı engellemek için fincanla atılan tavla oyunu anlamına gelmesidir. Klasik oyunla arasında hiç bir kural farkı yoktur.
Eski zamanlarda Hint İmparatoru, satranç oyununu Pers İmparatoruna, yanında bir mektup ile hediye olarak göndermiş. Ve aşağıdaki mesajı geçmiştir;
Kim daha çok düşünüyor,
Kim daha iyi biliyor,
Kim daha ileriyi görüyor ise
O kazanır.
İşte hayat budur...
Pers İmparatoru veziri Büzür Merih e bu mesajı göstermiş ve ondan oyunu analiz etmesini ve kendisinin de bu hediyeye karşılık olarak Hint İmparatoruna hediye edilmek üzere başka bir oyun icat etmesini istemiş. Vezir uzun bir analiz döneminin ardından nihayet çalışmalarına başlayarak 10 günde "Tavla" yı icat edip imparatora takdim etmiş. Hint İmparatoruna tavla oyunuyla birlikte gönderilmek üzere aşağıdaki mesaj yazılmıştır;
Cevap notu;
Evet, Kim daha çok düşünüyor,
Kim daha iyi biliyor,
Kim daha ileriyi görüyor ise
O kazanır.
AMA BİRAZ DA ŞANSTIR.
İşte hayat budur... irolin
tavlanın içindeki karşılıklı 6'şar hane 12 ayı temsil eder.
15 açık ve 15 koyu renkli pul, ayın 15 gece ve 15 gündüzünü simgeler.
karşılıklı 12'şer hane günün 24 saatidir.
1400 yıl önce İran şahı Nevşiyan'ın veziri Büzur Mehir tarafından 10 günde icat edilmiştir. Zaman kavaramından alınan ilhamla tasarlandığı söylenen bir oyundur.
Tavlada, 4500 civarında hamle ihtimali bulunduğundan oyunda ustalaşmak önemlidir. Ancak zar'ın şansı simgelemesinden dolayı şans faktörü de kendisini hissettirmektedir.
"Modern tavla" ile kast edilen tabir; zar tutmayı engellemek için fincanla atılan tavla oyunu anlamına gelmesidir. Klasik oyunla arasında hiç bir kural farkı yoktur.
Eski zamanlarda Hint İmparatoru, satranç oyununu Pers İmparatoruna, yanında bir mektup ile hediye olarak göndermiş. Ve aşağıdaki mesajı geçmiştir;
Kim daha çok düşünüyor,
Kim daha iyi biliyor,
Kim daha ileriyi görüyor ise
O kazanır.
İşte hayat budur...
Pers İmparatoru veziri Büzür Merih e bu mesajı göstermiş ve ondan oyunu analiz etmesini ve kendisinin de bu hediyeye karşılık olarak Hint İmparatoruna hediye edilmek üzere başka bir oyun icat etmesini istemiş. Vezir uzun bir analiz döneminin ardından nihayet çalışmalarına başlayarak 10 günde "Tavla" yı icat edip imparatora takdim etmiş. Hint İmparatoruna tavla oyunuyla birlikte gönderilmek üzere aşağıdaki mesaj yazılmıştır;
Cevap notu;
Evet, Kim daha çok düşünüyor,
Kim daha iyi biliyor,
Kim daha ileriyi görüyor ise
O kazanır.
AMA BİRAZ DA ŞANSTIR.
İşte hayat budur... irolin
19 Temmuz 2012 Perşembe
murphy amca ne demiş!
Murphy Kanunları'nın temeli şu söze dayanır:
- "Eğer bir işi halletmek için birden fazla olasılık varsa ve bu olasılıklardan biri istenmeyen sonuçlar veya felaket doğuracaksa; kesinlikle bu olasılık gerçekleşecektir."
Aslen Finagle Kanunu olarak geçen ve daha yaygın olarak bilinen bir söz ise şöyledir:
"Ters gidebilecek her şey, ters gidecektir.
Olasılık "gerçek sonuçların olası sonuçlara oranı" şeklinde tanımlanır. Bir olay süreç içerisinde gerçekleşmezse, olasılığı 0'dır, yani imkânsızdır. Murphy Kanunları ise olaya tersinden yaklaşır: Bir olay mümkünse, gerçekleşir. Murphy Kanunları temelini sibernetik ve sistem kuramındaki fen bilimsel-matematiksel bir kanundan alır. Bu da demektir ki; bir olayda az organizasyon ve daha çok kaos olasılık olarak sıkı organizasyona ya da daha çok düzene göre ezici bir üstünlük kazanır. Daha basit bir cümleyle söylemek gerekirse;kaos, düzenden daha olasıdır.
Edward Murphy 1949'da; insan bedeninin en fazla ne kadar ivmeye dayanabileceğini bulmasını sağlaması gereken, U.S. Air Force'un roket nakliye programı için mühendis olarak test alanında bulunuyordu. Çok pahalı olan bu deney sırasında denek üzerine 16 adet ölçüm cihazı bağlandı. Birisinin tüm cihazları yanlış bir yöntemle bağlaması, deneyin başarısız olmasına yol açtı. Bu deneyim Murphy'nin temel kanununu oluşturmasını sağladı.
Murphy Kanunları'nın tersi Yhprum Kanunu olarak tanımlanır.
Kanunlarından bazıları:
Aileniz sizin ders çalıştığınız zamanlarınızı değil, sadece çalışmadığınız zamanlarınızı görür.
Bir şeyin istenme olasılığı ile gerçekleşme olasılığı ters orantılıdır.
Trafikte bulunduğun şeritten ilerleyen şerite doğru geçtiğin zaman yeni geçtiğin şerit durur.
İnsanların hayalleri hayallerde kalır
Sakınılan göze çöp batar
İnsanlar birbirini hak eder
Ekmek tereyağlı yüzü ile düşer.
Sizi izleyenlerin sayısı yaptığınız işin saçmalığı ile doğru orantılıdır
İyilik cezasız kalmaz.
Her çözümün doğurduğu yeni problemler var
Bir şey yapmanız gerektiği zaman, öncelikle başka bir şey yapmanız gerekir.
Bir işi ne kadar önceden planlarsanız, ters gitme olasılığı o kadar artar.(benim için kesinlikle doğru)
Bozuk bir alet tamire geldiğinde çalışır(doktora gidince hastalığımız geçer)
Yeni aldığınız donanım eskisini sattığınız an bozulur
Yemeğe oturduğunuz zaman izlediğiniz TV programı reklama girer
Karar verme anlarında eldeki bilgi miktarı kararın önemi ile ters orantılıdır.
Yarının işini asla bugün yapma
Ayakkabıdaki kum tanesi basınca karşı en fazla basıncın olduğu noktaya doğru ilerler
Deney başarılıysa bir şeyler yanlış demektir
Anlamıyorsanız çok açıktır.
"Yaşam" siz başka planlar yaparken olan şeydir.
Murphy'nin altın kuralı: Altını olan kuralı koyar.
Herkes sinirlerini kaybetmişken sakinliğinizi koruyorsanız belki de durumu anlamıyorsunuz.
Aşık olduğun kişi hep başkasına aşıktır.Zaten sen de hiçbir zaman sana aşık olan kişiye aşık olmazsın.
Olmuyorsa zorlayın, kırılırsa zaten değişmesi gerekirdi!
Murphy kanunları Ohm kanunundan daha geçerlidir
bazı kuralları günlük hayatta hergün tekrar tekrar doğrulansada ben murphy amcayı sevmedim,felaket tellalı gibi biri,kurallarının heps aynı gün içinde bir kişi üzerinde test edilse ve doğrulansa o kişi büyük ihtimal ya kalpten gider ya da intihar eder.Bunlar benim fikirlerim tabi sizce?? irolin
Birazda kitaplardann..
Evet birazda kitaplardan bahsetmek istedim nerden geldi birden aklıma derseniz geçenlerde kuzenim bizdeydi çok okuyan bi insan kendisi bu yönünü çok seviyorum ve hep okuyan kesimi takdir etmeme rağmen bi türlü o çok okuyan kesime dahil olamadım.Nedendir bilmem çabuk sıkılıyorum sanırım.Ama etkileyici,benliğimi saran bir yapıt oldumu da affetmem aga :D Ben kitaba değil kitap bana yapışacak bırakmayacak beni.Herneyse işte kuzenle konuşurken son okuduklarından bahsetti ve ısrarla tavsiyeler savurdu mutlaka okumalısın gibisinden.Not aldım bi kaçını dedim blogdada yer verimde genç arkadaşlarımız da tavsiyelerden faydalansın.
Özellikle Tess Gerritsen serisi ve Grange'in kitapları en kısa zamanda okumak istediğim kitaplar.Ayrıca Murathan Mungan'ıda tavsiye ederimm.Hepsi güzel okuyun derimm..selly
Özellikle Tess Gerritsen serisi ve Grange'in kitapları en kısa zamanda okumak istediğim kitaplar.Ayrıca Murathan Mungan'ıda tavsiye ederimm.Hepsi güzel okuyun derimm..selly
11 Temmuz 2012 Çarşamba
Cate Blanchett - Skandal
Gizemli sarışın hatun.Ben ona böle diyorum çünkü hakkaten çok farklı bi havası var kadının.Onu ilk kez Skandal diye bi filmde gördüm ve oyunculuğuna şahit oldum.oldukça başarılı buldum.Aslında tek tek bakınca ilgi çekici bi yanı yok ama bütün olarak gözüme çok başka gözüktü.Neyse uzatmayayım yanlış anlaşılmasın (sadece küçük bi hayranlık eşcinsellik dürtüsü falan yok içimde yani.biliniz! :D ) Neyse kadın dediğim gibi çok hoş ve kanımca başarılı da.Filmden bahsedersek ünlü oyuncu Judi Dench ile birlikte (o başarılı ihtiyarı sakın tanımıyorum demeyin bana) rol almış. Çok iyi bi oyuncudur.50 küsür filmi var.İşte biarada oynadıkları 'Skandal' da rastladım Cate'e.Psikolojik,gerilimli bi filmdi.Bu tarz filmleri hep sevmişimdir.Sheba Hart isimli bir genç sanat hocasını canlandırıyordu ve film bittikten sonra bir süre o rolü düşünmeye başladım.Sonra wikipediayı açıp kadının diğer filmlerini araştırdım.Ödüllerini gördüm ve nekadar başarılı olduğunu.James Bond serisindede rol almış ve bir çok bildiğim filmde ve nasıl da farkedemedim :s Belkide biraz abartıyorum şuan ondan bahsederken ama tamamen içimden geldiği gibi.Belki rolüne hayran oldum bilmiyorum diğer filmlerini de en kısa zamanda izleyip görcemm.Özellikle I.Elizabeth'i canlandırmış çok merak ediyorum.Skandal'ıda tavsiye ederim ( biraz çarpık bi film ama sölim sonra arkamdan sövmeyin bu ne lan die ;) ama konu iyi işlenmişş.Ayrıca ben kötü film önerirmiyim? Hayır dediğinizi duyar gibiyim tamam çok konuştum kaçıyorum Skandal'ı izleyinn.. Filmin Konusu: İki kadının ihanet ve ihtiyaçları anlatan bir dramın içinde yaşadıkları psikolojik bir gerilim hikayesi SKANDAL... Londra’da bir orta öğretim o kulunda demir yumruk olarak tanınan , disiplinli ve münzevi kişiliği ile dikkat çeken Barbara Covett (Dame Judi Dench), uzun yıllardır kendisine yakın tek bir dostu olmayan yalnız bir kadındır. Kedisi Portia dışında Barbara’nın yanında kimsesi yoktur. Fakat hayatı, çalıştığı okula yeni gelen sanat öğretmeni Sheba Hart’ın (Cate Blanchett) varlığı ile değişir. Sheba Barbara’nın yıllrdır beklediği sıcak ve nazik dosttur. Fakat ona yakınlaştıkça öğrendikleri ilişkilerini sarsacaktır. Sheba öğrencilerinden biri ile (Andrew Simpson) aşk ilişkisi yaşamaktadır. Barbara Sheba’nın bu sırrını kocasına söylemekle tehdit edecek ve hayatının gidişatını değiştirecektir. Herkesin bir sırrı vardır Barbara’nın da öyle... Ve sırlar iki kadının hayatlarının kesişme noktasıdır. selly
24 Haziran 2012 Pazar
hammurabi ye selam olsun
Babil kralı Hammurabi'nin (MÖ 1728-MÖ 1686) çeşitli meselelerde verdiği kararlar, Babil'in koruyucu tanrısı Marduk adına yapılan Esagila Tapınağı'na dikilen bir taş üzerine Akatça dilinde yazılmıştı. Hammurabi, kendisine bu kanunları yazdıranın güneş tanrısı Şamaş'ın olduğunu söylemiştir. Dolayısıyla kanunlar da tanrı sözü sayılıyordu.
Arkeolog Jean Vincent Scheil'in 1901'de Susa, Elam'da bulduğu (bugünkü Huzistan, İran) ve Fransa'ya taşıdığı Hammurabi Kanunları'nın yazılı olduğu stel, Louvre Müzesi'nde sergilenmektedir. Yaklaşık iki metrelik silindirik bir taşın üstüne çivi yazısı ile yazılmış olan kanunlar tam 282 maddedir, ancak bu maddelerin 33'ü (madde 66-99) şu anda okunamayacak durumdadır. 13 sayısı uğursuz sayıldığı için 13. madde yazılmamıştır.
Bir kimse bir eve girecek delik açarsa, o deliğin önünde ölümle cezalandırılır ve gömülür.
Bir evde yangın çıkar ve oraya yangını söndürmeye gelen bir kimse evin sahibinin malında göz gezdirip evin sahibinin malını alırsa, kendisi de aynı ateşe atılır.
Adam kendisine bir çocuk veren karısından ya da kendisine bir çocuk veren kadından ayrılmak isterse, o zaman karısına çeyizini geri verir ve çocuklarına baksın diye tarlanın, bahçenin ve malların bir kısmının kullanım hakkını verir. Çocuklarını büyüttüğü zaman çocuklara verilenlerden bir parça, oğlanınkine eşit olan bir parça da ona verilir. Ondan sonra kalbinin erkeği ile evlenebilir.
Bir adam bir kadın alır da bu kadın ona bir kadın hizmetçi verirse ve çocuklarına bakarsa; ancak, buna rağmen adam başka bir kadın almak isterse ona izin verilmez; bu adam ikinci bir kadın alamaz.
Bir adam bir çocuğu evlatlık alır ve oğlu olarak ona ismini verirse ve onu besleyip büyütürse, büyümüş bu çocuk bir daha geri istenemez.
2. Hammurabi yaptığı kanunlarla ”Tanrı Kral” yerine ”Hayırsever Kral” kavramını getirdi.(Adaletin Çobanı ,Kavimler Çobanı)
3. Hukuk devleti anlayışını ilk defa tarihe getirmişlerdir.
kısasa kısas ilkesini uygulayan hammurabiyi severim ben,ilkokuldayken türkçe dersinde herkes bir konuyla ilgili araştırma yapıp konuyu anlatacaktı sınıfta hayvanlar alemi popüler konuydu yaklaşık 20 kişi falan anlatmıştı o konuyu basit ve alışılmış nasıl olsa ama ben öyle yapar mıyım açtım evde ansiklopedi,dergi ne varsa hammurabiyi buldum sonra,anlattım sınıfta bir güzel ,başarılı bir öğrenciydim ama böyle bir konuyu öğretmenimiz bile beklemiyormuş pür dikkat beni dinledi sınıftan çıt çıkarttırmadı tabi sınıf çekemedi bu durumu adım bir süreliğine hammurabiye çıktı,yılın sonlarına yakındı neyse ki herkes unuttu benim hammurabi vakasını normal hayata devam ettik sonra irolinn
Arkeolog Jean Vincent Scheil'in 1901'de Susa, Elam'da bulduğu (bugünkü Huzistan, İran) ve Fransa'ya taşıdığı Hammurabi Kanunları'nın yazılı olduğu stel, Louvre Müzesi'nde sergilenmektedir. Yaklaşık iki metrelik silindirik bir taşın üstüne çivi yazısı ile yazılmış olan kanunlar tam 282 maddedir, ancak bu maddelerin 33'ü (madde 66-99) şu anda okunamayacak durumdadır. 13 sayısı uğursuz sayıldığı için 13. madde yazılmamıştır.
Bir kimse bir eve girecek delik açarsa, o deliğin önünde ölümle cezalandırılır ve gömülür.
Bir evde yangın çıkar ve oraya yangını söndürmeye gelen bir kimse evin sahibinin malında göz gezdirip evin sahibinin malını alırsa, kendisi de aynı ateşe atılır.
Adam kendisine bir çocuk veren karısından ya da kendisine bir çocuk veren kadından ayrılmak isterse, o zaman karısına çeyizini geri verir ve çocuklarına baksın diye tarlanın, bahçenin ve malların bir kısmının kullanım hakkını verir. Çocuklarını büyüttüğü zaman çocuklara verilenlerden bir parça, oğlanınkine eşit olan bir parça da ona verilir. Ondan sonra kalbinin erkeği ile evlenebilir.
Bir adam bir kadın alır da bu kadın ona bir kadın hizmetçi verirse ve çocuklarına bakarsa; ancak, buna rağmen adam başka bir kadın almak isterse ona izin verilmez; bu adam ikinci bir kadın alamaz.
Bir adam bir çocuğu evlatlık alır ve oğlu olarak ona ismini verirse ve onu besleyip büyütürse, büyümüş bu çocuk bir daha geri istenemez.
Hammurabi Kanunlarının Özellikleri :
1. Sümer kanunlarına göre biraz daha serttir. Ancak toplumun bütün kesimlerinin hakları teminat altına alınmıştır. (Medeni, ceza, ticaret, miras)Bu kanunlar Sami geleneklerinden ve Urukagine kanunlarından yararlanılarak hazırlanmıştır.)2. Hammurabi yaptığı kanunlarla ”Tanrı Kral” yerine ”Hayırsever Kral” kavramını getirdi.(Adaletin Çobanı ,Kavimler Çobanı)
3. Hukuk devleti anlayışını ilk defa tarihe getirmişlerdir.
kısasa kısas ilkesini uygulayan hammurabiyi severim ben,ilkokuldayken türkçe dersinde herkes bir konuyla ilgili araştırma yapıp konuyu anlatacaktı sınıfta hayvanlar alemi popüler konuydu yaklaşık 20 kişi falan anlatmıştı o konuyu basit ve alışılmış nasıl olsa ama ben öyle yapar mıyım açtım evde ansiklopedi,dergi ne varsa hammurabiyi buldum sonra,anlattım sınıfta bir güzel ,başarılı bir öğrenciydim ama böyle bir konuyu öğretmenimiz bile beklemiyormuş pür dikkat beni dinledi sınıftan çıt çıkarttırmadı tabi sınıf çekemedi bu durumu adım bir süreliğine hammurabiye çıktı,yılın sonlarına yakındı neyse ki herkes unuttu benim hammurabi vakasını normal hayata devam ettik sonra irolinn
23 Haziran 2012 Cumartesi
"kanat güner"
Hey millet,ben ölmeye karar verdim! Niye biliyor musunuz,çünkü yaşım yirmi yediye geldi dayandı,benim gibiler fazla yaşamamalı.Allah korusun ya ölmeye değil de,üremeye karar verseydim! Neyse ki aklım hala başımda,sahneye girmem gereken yeri ayarlayamadım ama çıkmam gereken yeri biliyorum.Kendinize iyi bakın,kötü alışkanlıklardan uzak durun...
diyordu uyarıyordu uyuşturucu konusunda,ölecekti biliyordu ölürken en azından yaşadıkları bilinsin istedi yaşarken yapamadığını ölürken yapmak istedi,birileri sesini duysun,uyuşturucu kullananlara sadece serseri gözüyle bakılmasın kurtarmak ve topluma kazandırmak için çalışmalar yapılsın istedi,ve alt kültür edebiyatı olarak kabul edilen alanda "eroin güncesi" adlı kitabını yazdı.
mor ve ötesinin solisti harun tekin canlı yayında reha muhtarın proğramına katılan kanat ı izledikten sonra o kadar etkilenmişti ki ona bir şarkı yazar "canlı yayın" şarkının adı,kitabın başında harun tekin ile yapılan bir röportaj var harun tekin kanat hakkındaki düşüncelerini anlatıyor..
kitabı yayınlandıktan 13 ay sonra beyoğlundaki bir sinemanın tuvaletinde hayata veda etti..
"Elimde enjektör, öylece kalakaldım. Çok klasikti, ama ben de arkamda bir şeyler bırakmalıydım. En azından ölümü tercih ettiğimi bilmeliler, diye düşündüm."
"Aslında hiç kimseye hiç bir şey borçlu değilim; alışverişi keseli çok oldu. Amason kez bir iletişim denemesi yapabilirim. Uzaya gönderilen, hedefi yüz yıllarca ışık yılı uzakta olan sinyaller gibi."
diyordu uyarıyordu uyuşturucu konusunda,ölecekti biliyordu ölürken en azından yaşadıkları bilinsin istedi yaşarken yapamadığını ölürken yapmak istedi,birileri sesini duysun,uyuşturucu kullananlara sadece serseri gözüyle bakılmasın kurtarmak ve topluma kazandırmak için çalışmalar yapılsın istedi,ve alt kültür edebiyatı olarak kabul edilen alanda "eroin güncesi" adlı kitabını yazdı.
mor ve ötesinin solisti harun tekin canlı yayında reha muhtarın proğramına katılan kanat ı izledikten sonra o kadar etkilenmişti ki ona bir şarkı yazar "canlı yayın" şarkının adı,kitabın başında harun tekin ile yapılan bir röportaj var harun tekin kanat hakkındaki düşüncelerini anlatıyor..
kitabı yayınlandıktan 13 ay sonra beyoğlundaki bir sinemanın tuvaletinde hayata veda etti..
"Elimde enjektör, öylece kalakaldım. Çok klasikti, ama ben de arkamda bir şeyler bırakmalıydım. En azından ölümü tercih ettiğimi bilmeliler, diye düşündüm."
"Aslında hiç kimseye hiç bir şey borçlu değilim; alışverişi keseli çok oldu. Amason kez bir iletişim denemesi yapabilirim. Uzaya gönderilen, hedefi yüz yıllarca ışık yılı uzakta olan sinyaller gibi."
Sigaraya 15 yaşında başladım. İçkiyle tanışmam çok çok önce olmuştu, babam sağolsun! "İstanbul'a git" dediği için de, "bak burası Taksim, şurası Kadıköy, burda karşıya geçmek için arabaların durmasını bekleme; sen geç onlar dururlar" deyip bırakıp gittiği için de sağolsun.
"17 yaşındaydım, İstanbul'da yapayalnızdım.
NİHAYET ÖZGÜRDÜM! Fakülteye başlar başlamaz tokat, tokat, tokat…"
"Ya Allah yoksa?
Devlet, hükümet olmasa?
Para?
Bütün yaşayacağım bu dünyada olacaksa?
Karşı olma hakkım varsa?
Ya ben beni yönetenlerden daha zekiysem?
Niye bazı şeylere anlamasam da uymak zorundayım?
Şu kocaman dünyada bana niye bu kadar küçük bir rol verilmiş?
Ya seks?"
yazdıklarından sadece bir kaçını paylaşmak istedim sizlerle herkesin okuması gereken bir kitap bence ben bşladım ve tek solukta bitirdim,birisinin 10 yıl içerisinde ölüme adım adım yaklaşmasına tanık oluyorsunuz..
söylemeden edemeyeceğim,kanat reha muhtarın haber proğramına çıktığında ben ilk okula yeni başlamıştım ve hatırlamıyorum bugün paylaşımı yapacağım diye söyleşiyi arayayım dedim o kadar uğraşmama rağmen mor ve ötesinin kanat hakkında yaptığı şarkıdan öteye geçememem ne acı..
kanat ında dediği gibi "Evet, artık bitti, perde! irolin
kanat ında dediği gibi "Evet, artık bitti, perde! irolin
21 Haziran 2012 Perşembe
öğrenci evi icatları
dondurgaçlı üfürgeç
sıcak suya ulaşmak artık çok kolay
öğrenci evi icatları part1,malumunuz öğrenci evleri en çok eğlenilen ve aynı zamanda en çok rezil hayat yaşanılan yerdir,ellerine geçen parayı ev gereksinimleri hariç heryere harcayan gençler ihtiyaçlarını karşılamak için bir çok zaman icat çıkarma yoluna başvururlar. irolin
sıcak suya ulaşmak artık çok kolay
öğrenci evi icatları part1,malumunuz öğrenci evleri en çok eğlenilen ve aynı zamanda en çok rezil hayat yaşanılan yerdir,ellerine geçen parayı ev gereksinimleri hariç heryere harcayan gençler ihtiyaçlarını karşılamak için bir çok zaman icat çıkarma yoluna başvururlar. irolin
12 Haziran 2012 Salı
THE RİVER
Evet ne yazsam ne yazsam diye ekran başında düşünürken neden geçen başladığım diziyi yazmıyorum dedim.Bi kaç gün önce The River diye bir diziye başladım.Henüz 1 sezonu yayınlanmış olan dizi 8 bölümden oluştuğu için bir günde bir sezonu bitirdim.Bi garip hissettim.Yani şöyleki insan üst üste izleyince gerçek dünyadan biraz soyutlanmış ve kendini tamamen o dizinin dünyasında yaşıyomuşçasına hissedebiliyo.Bi göz yorgunluğu ve ruh yorgunluğu ile birlikte günü öyle bitirdim.Her neyse diziye geçelim konu itibariyle dizi
belgesel havasında.ünlü bir keşifçi amazonlarda belgesel yapmaya gidiyor tv ekibiyle.22 yıldır program yapıyor.Ve sonra bir gün puff adam kayboluyor.Haber alınamıyor ımm ismi Dr.Emmet Cole adamın.Baya baya böyle bitkiler,hayvanlarla birlikte özleşmiş artık o doğanın adamı olmuş çıkmış.Emmet kaybolduktan 6 ay geçtikten sonra bir sinyal alıyorlar ve ailecek amazona adamı aramaya gidiyorlar.Ve Emmet'in kayboluş sebebi ve ne peşinde olduğuna dair cevaplar aramaya yola çıkıyorlar.Başlarına geleceklerden habersiz olan ailenin hikayesi böyle başlıyor.Yolculuğa kanal ile birlikte çıkıyorlarr ve sonrasını hatırlamıyorum bir çırpıda izledim.
Aslında kalite bakımından baktığımda çok iyi olduğunu söyleyemem.
Ama konu yönünden gerçekten sarıyor.Ayrıca paranormal activity'nin yapımcılarından çıkan bir dizi.Ve yine onda olduğu gibi amatör kamera ile çekilmiş.Ki bence bu daha gerilimli yapıyor diziyi.Dizide doğa üstü olaylar var. Bilmiyorum ben etkilendim.tavsiye ederim herkesin seveceği bi tarz değil ama ben sevdim umarım sizde seversinizz ;)
selly
11 Haziran 2012 Pazartesi
39.Altın Kelebek Ödülleri
Altın Kelebek Ödülleri için Sarp Apak,Öner Erkan,İrem Sak 'kelebek imalatçıları' tanıtım filmi konseptiyle ekran başına geçtiler.Ve bu gece yayınlanan ödül töreninde de sahne alıp sunuculuk yaptılar.3'üde heyecanlıydı.En çok göze batan Sarp oldu eli ayağı birbirine dolaşmak diye bir deyim vardır ya aynen öyle oldu ne söyleyeceğini bilemedi bocaladı yinede sempatikliğiyle durumu kurtardı :) Olsun zamanla bunlarıda aşacaklardırr heyecan normal..
Ödülleri kimlerin aldığına gelirsek;
*En iyi kadın sunucu: Esra Erol
Bu kadına bi ben mi ısınamadım yahuu :s
*En iyi erkek sunucu:Acun Ilıcalı
adam bir yılda bilmem kaç yarışma yaptı,yoruldu,iyi işler çıkardı
*Yılın şarkısı:Yakar Geçerim :)
*En iyi senaryo yazarı: Gülse Birsel
bu kadın bu işi biliyoo hacı kıvrak zeka var ayrıca hoş kadın
*En iyi erkek oyuncu: Kıvanç Tatlıtuğ
şaşmadım pek . adam yakışıklı ee kuzey güney'de tuttu normal yani ;)
*En iyi kadın oyuncu:Meryem Uzerli (hürrem)
çok tatlı kadın lan.tam konuşamayıp saçmalasa bile çok tatlı
Diğer ödül alan kişiler:
En İyi Erkek Haber Spikeri: Mehmet Ali Birand
En İyi Komedi Dizisi: Yalan Dünya
En İyi Kadın Komedi Oyuncusu: Gupse Özay
En İyi Erkek Komedi Oyuncusu: Bartu Küçükçağlayan
En İyi Fantezi Müzik Erkek Solisti: İbrahim Tatlıses
Turkcell En İyi Müzik Grubu: Kolpa
Turkcell En İyi Erkek Sanatçı: Halil Sezai
Turkcell En İyi Kadın Sanatçı: Göksel
En İyi Türk Sanat Müziği Kadın Solisti: Sertab Erener
En İyi Türk Sanat Müziği Erkek Solisti: Ahmet Özhan
En İyi Türk Pop Müziği Erkek Solisti: Murat Boz
En İyi Güncel Kültür Sanat Programı: Şeffaf Oda
En İyi Çıkış Yapan Solist: Gökçe ve Halil Sezai
En İyi Yarışma Programı Ödülü: Kim Milyoner Olmak İster
En İyi Magazin Programı: Pazar Sürprizi
En İyi Müzik Grubu: Model
En İyi Klip: Sezen Aksu - Vay / Sevil Kaynak Sinan Tuncay
En İyi Spor Programı: Yüzde Yüz Futbol
En İyi Dizi Yönetmeni: Suskunlar - Çağatay Tosun
En İyi Dizi Müziği: Adını Feriha Koydum - Nail Yurtsever
Son olarak yorumlarsam ödül alanların genelinin evet kesinlikle hakettiğini düşünüyorum.Layığını bulmuş.Hepsini tebrik ederim, emeklerine sağlık.. selly
Son olarak yorumlarsam ödül alanların genelinin evet kesinlikle hakettiğini düşünüyorum.Layığını bulmuş.Hepsini tebrik ederim, emeklerine sağlık.. selly
5 Haziran 2012 Salı
benzerlik
son hava bükücü çizgi filmindeki prens zukonun dayısı ile ali taran arasındaki benzerlik ali taran ı ilk gördüğüm andan bu yana dikkatimi çekmiştir.Biraz benzetmede problem yaşıyorum insanları ancak bence bu sefer gerçekten benziyorlar yorum sizin.irolin
1 Haziran 2012 Cuma
death note
death note;çok sevdiğim bir dostumun önerisiyle izlemeye başladığım animedir,ilk izlediğim anime death note ve iyiki onunla başlamışım diyorum.Zeki insanların savaşına şahit olacağınız bu anime de death note denen bir defter var ve deftere adı yazılan herkes ölüyor,isimleri yazan kişi isterse nasıl öleceğini belirleyebiliyor.
bu animede iki temel karakter var L ve kira,kira death note a sahip ve kendisini kötüleri kendi yargılamasıyla cezalandırarak dünyayı kötülükten arındırmaya adıyor ve L de onu yakalakla görevli.İkiside çok zeki olan bu iki gencin yaptığı müthiş planlar ve oyunları keyifle izleyeceğinizi düşünüyorum.
favorim "kira" irolin
Cesaretin var mı Aşka? / Jeux D'enfants
Annesi kanser ve ölmek üzere olan Julien ve göçmenliğin zorluğu ile başa çıkmaya çalışan Sophie arasında özel bir bağ vardır. Bu bağ oynadıkları cesaret oyunu sayesinde güçlenmektedir. Oyun icabı her biri sırasıyla, diğerine cesaret gerektiren, sınava sütyenle gitmek, okulun en sert çocuğunu tokatlamak gibi, zorlu görevler vermektedir. Zamanla hayatın zorlukları da bu oyunun bir parçası haline gelmektedir. Bu oyun iki arkadaş arasında büyük bir aşkı alevlendirirken aynı şekilde birbirlerine kavuşmalarınada engel olmaktadır.
Esas kız ve esas oğlanı oynayan oyuncular; Marion Cotillard (Sophie), Guillaume Canet (Julien)
Farklı bir konusu olan fransız yapımı film.Hoşuma giden romantik komedilerden birisidir.
İki çocuğun arasındaki bağdan bahsediyor ve oynadıkları oyundan.Bu öyle bi oyun ki büyüdükleri halde devam ettiriyorlar ve tabi bu oyunun bazı sonuçları var.Müzikler hoş,oyuncular hoş,masal tadında bir hikaye e daha ne olsun izleyinn mutlakaa :) selly
31 Mayıs 2012 Perşembe
deneme
Kuzenimin çocuğu bizdeydi bugün adı rüzgar 10 aylık bebek.Diyeceğim o ki;10 aylık bir bebeğin yaptıklarını tahmin edebilirsiniz yemek yemiyor,yerse hemen altını kirletiyor,mümkün olduğunca az uyuyor ve uyanık olduğunda da iki dakika yerinde durmuyor.Tabi bir de salya durumu var bebek salya üretme makinası gibi peki bu kız bize bunu neden yazıyor derseniz bugün toplumun bebeğe bakış açısına bir kez daha tanık oldum..olaya geçeyim ben en iyisi.Biz rüzgarla oyun oynarken rüzgar benim yüzümü,elimi kolumu salyaya buladı,beni öpüyormuş aslında sonradan fark ettim,neyse ben elimi yüzümü yıkamaya gitmeye karar vermiştim ki annem yıkama dedi bebek salyası yüze iyi gelirmiş,doğalmış ya=) tabi ben bir süre kıpırdayamadan yerimde durdum:) şimdi sorum şu acaba bebeğin dışkısı da işe yarıyor mudur hani doğal ya=)) irolin
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)